11 Eylül 2013 Çarşamba

Newsroom İzlemek Tehlikeli ve Sakıncalıdır

   Ben çocukken 'Komplo Teorisi' baş rollerinde Mel Gibson ile Julia Roberts'ın oynadığı bir film, ortaokulda iken Büyük Ortadoğu Projesi ve şimdi de kuvvetle muhtemel gerçeğe karşılık geliyor. Çocukluğumdan bu yana değişen tek şey bu da değil.
  Ben çocukken bize yeşilin önemi, insan hayatının değeri, demokrasinin gücü, sanatın güzelliği, adaletin geçerliliği öğretildi. Biz çocukken Uğur Dündar'la Hodri Meydan'ı izlerken SSK yolsuzlukları vb. haberler yapıldığında heyecanlanırdık. İnanırdık. Yanlış olanı yapmayı tercih edenler er geç karşılığını bulacaktı çünkü haklı olan kazanırdı. Ve biz haklı olanlar mutlak çoğunluktuk. İkinci Dünya Savaşı'nı geride bırakmış olan dünya soykırım ve atom bombası gibi insanlığa sığmayacak bir çok şeyi deneyimlemiş ve geri dönülmez bir yola girmişti. Yani bize öyle öğrettiler. Biz öyle zannettik. Zannettik ki ikinci bir Bosna yaşanmaz, Yugoslavya'nın başına gelenler bir kez daha tekrarlanmaz. Tür olarak insanın ortak değerleri çerçevesinde şekillenmekte olan dünya iyiye doğru yol alır. Yani tutup da Amerika Birleşik Devletleri götünden nükleer bombalara müdahale edecekleri gibi bir bahane uydurup, Atlas Okyanusu'nun ötesinde Ortadoğu'daki bir ülkeye saldırmaz. Devlet erkanı iyi eğitimli, kültürlü, hukuk ve demokrasi algısı gelişmiş, doğru değerlendirme yapabilen insanlardan oluşur. Cehalet kötüdür. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bla, bla, bla...
   Sonra büyüdük. Anladık ki dünyanın değiştiği, tür olarak insanın ruhsal/ manevi bir evrim yaşadığı, kimsenin Samuray'lar gibi onurları için harakiri yaptığı falan yoktu. İdealizm pek romantik bir şeydi ama hiç real değildi. Çevre haklarını savunan şirketleri, petrol şirketleri finanse ediyordu. Sovyetler'in dağılmasından sonra dünyadaki tek güç olduğunu ilan eden A.B.D. vatandaşlarının izlediği televizyonlar, okuduğu gazeteler ve dinlediği albümleri piyasaya süren firmalar, esas olarak silah ticaretinden para kazanan iş adamlarına aitti. Devlet Başkanları televizyon kameraları karşısında nefret kustukları devletlerle, kapalı kapılar ardından kendi halklarından gizli anlaşmalara imza atıyorlardı. Küçücük kızlara tanımadıkları sapıklar değil, amca, ağbi, öğretmenim dedikleri kişiler tecavüz ediyordu. Bir ülkenin kendi ticaret merkezine uçakla saldırı düzenleyip, üzerine bir terörist grup hikayesi uydurduğu teorisi hiç şaşkınlık yaratmıyordu.
  Bize çocukken öğretilen her şeyin üzerine içtiğimiz bir bardak soğuk su, taş gibi midemize oturdu. Kabullendik. Adalete avukatlar, savcılar ve hakimlerin inanmadığı bir dünyada yaşadığımız gerçeğini kanıksadık.
   İşte bu nedenle Aaron Sorkin'in yaratıcısı olduğu 'The Newsroom' isimli dizi, yaptığı işin hakkını veren, gerçeğin peşinden koşan, hakim güçlere boyun eğmeyen haberciler ile kendisine para kaybettirdikleri halde haber ekibine sonuna kadar destek veren televizyon kanalı sahibi iş kadını fantezisi ile benim neslim için tehlikeli ve sakıncalıdır. Zira dizinin anlattığı hikaye, sistematik olarak maruz kaldığımız kalleşlik, adilik, iğrençlik ve insan dışılığın karşısında içimizde umut ve heyecan yaratmak için yeterli değildir. Çocukluğumuzda bize öğretilen mutlak doğrular hikayece yüceltilmektedir ama problem zaten doğruların yüce olmamasında değil, olması gerekenin olan karşısında bitmez tükenmez şekilde yenik düşmesindedir. Hatta diziyle ilgili yapılan eleştiriler senaristin hayal dünyasında yaşadığını dile getirmektedir. Bu nedenle de izleyiciler tam anlamıyla bir katarsis yaşayamaz. Boğazımızda düğümlenip kalan şey, baş dönmesi, mide bulantısı ve hafif bir sarhoşluğa neden olur. Bu dizi etse etse Trankobuskas isimli ilacı üreten ilaç firmasına hizmet eder zira söz konusu mide bulantısından başka türlü kurtulmanın yolu yoktur. 

8 Aralık 2012 Cumartesi

Sosyal Medyadayım. O Halde Varım


               Amerika'nın ünlü haftalık haber dergisi Newsweek, Aralık'ta son kez basılacak ve bundan sonra varlığını dijital ortamda sürdürecek. İstanbul'un eski mahallelerinden  Suadiye'de yeni açılacak bir hediyelik eşya dükkanının sahibi, bu haberin kendisini hiç ilgilendirmediğini zannediyor olabilir. Oysa bu dükkanın potansiyel müşterileri şu anda Facebook'ta oyun oynuyor, Twitter'dan haberleri takip ediyor ya da arkadaşlarının paylaşmış olduğu bir bağlantı üzerinden yılbaşı  hediyelerine göz atıyor olabilir. Newsweek'in geleneksel medya içindeki 80 yıllık rolünü sonlandırarak, yeni medyada yoluna devam etme kararı; söz konusu girişimcinin yatırımının karlılığı açısından dikkat kesilmesi gereken bir gelişme. Salih Seçkin Sevinç'in Optimist Yayınları'ndan çıkan 'Pazarlama İletişiminde Sosyal Medya' isimli kitabı ise bu gelişmeyi doğru okumak isteyen herkes için bir rehber niteliği taşıyor.
            Yazar Salih Seçkin Sevinç işletme mezunu bir girişimci. DHL Express ve İstanbul Sanat Evi'nde çalışmış. 2009 krizi döneminde Gaziantep'e yaptığı bir iş gezisi vesilesiyle ortaya çıkan kişisel projesi  harbiyiyorum.com O'nun pazarlama iletişimi üzerine bildiği her şeyi yerle bir edip, en baştan şekillendirmiş. Bir yıl gibi kısa bir süre içinde geleneksel medyanın da ilgisini çekerek Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde siteye yer verilmiş. 'Pazarlama İletişiminde Sosyal Medya' isimli kitabını da ummadığı bir zamanda, hiç beklemediği bir süreçte başlayan ve kendisini sosyal medya çalışmalarını derinleştirerek kurumlara danışmanlık ve eğitimler vermeye kadar götüren bilgilerini paylaşmak için yazmış.
            Bugün internet, televizyondan sonra en önemli ve en hızlı büyüyen reklam mecrası. Bunun böyle olmasının en büyük nedeni 2004 sonlarında O'Reilly Medya tarafından ortaya atılan Web 2.0 kavramı. Web 2.0 internet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemler şeklinde açıklanabilir. İnsanların içerik ürettikleri bu tür sitelere örnek olarak Facebook, Youtube, Twitter, Wordpress, Pinterest, Linkedin, Wikipedia verilebilir.
            90'ların internet forumlarıyla ortaya çıkmaya başlayan çevrimiçi fikir alışverişi alışkanlığı zaman içinde 'Blog'ların ortaya çıkmasına vesile oldu. Sevinç  'Günümüzde bireyler artık bir ürün ya da hizmet satın almadan önce gerçek kullanıcı deneyimlerini içeren bloglardan, Facebook'tan, wikilerden, sözlüklerden bilgi alıp bu bilgileri değerlendiriyorlar' diyor. Bu interneti, özellikle de sosyal medyayı geleneksel medyadan ayıran en önemli özellik. Geleneksel medyanın 'tüketici' olarak konumlandırdığı kişiler, yeni medyada aynı zamanda 'üretici' de oldular. Bu yeni ortam haliyle kendine ait yeni kuralları da beraberinde getiriyor. Pazarlama iletişimi için de aynı şey geçerli. 
            Sevinç hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlattığı kitabında ' Bundan sonra kazanacaklar geleneksel medya ile köşebaşlarını tutanlar değil, bilginin bu kadar kolay ve hızlı dağılımının bir sonucu olarak ürün ve hizmetlerini sosyal medyada en
iyi şekilde sunabilenlerdir' diyor. Bunun için ilk ve en önemli kural ise samimiyet çünkü Sevinç'in deyimiyle 'annelerimizin babalarımızın zamanında anlattıkları dürüst ticaretin, hani hep bahsedilen 'adam gibi' esnaflığın, her şeyden önemlisi samimiyetin ön planda olacağı bir çevrimiçi sürece doğru yol alıyoruz'. Aksi şekilde davranış sergileyecek olanların ise varlıklarını sürdürebilmeleri böylesine şeffaf bir ortamda pek mümkün görünmüyor.
            Sevinç kitabının birinci bölümünde sosyal medya nedir, sosyal medya ekonomisi nasıl işler, hayatımıza kattığı artılar nelerdir, hayatımızı nasıl değiştirir ve  konvansiyonel medya anlayışından nasıl farklılaşır sorularının yanıtlarını veriyor.  İkinci bölüm ise en önemli sosyal medya enstrümanlarına ayrılmış. Burada yazarın bizzat kendisi tarafından tecrübe edilmiş sosyal medya enstrümanlarının nasıl kullanılabilecekleri ve  bunların bugüne kadar dijital pazarlama alanında  ne kadar yol katettikleri ayrıntılı biçimde anlatılıyor. Örneğin Facebook'ta etik yollarla nasıl beğeni arttırılabileceği ve söz konusu beğenme/beğenilme çılgınlığının içinde nasıl bir yol izlenilmesi gerektiği ya da Twitter Search'ün nasıl etkili biçimde kullanılabileceği okurlarla paylaşılıyor. Yazar bu bölümde bahsedilen enstrümanların hangisinin, ne amaçla kullanılması gerektiği ve sosyal ağların derinliklerinde kaybolmadan nasıl bir sosyal medya stratejisi izlemeniz gerektiğine dair sizi bilgilendiriyor. Son bölümde ise mobil dünya ve mobil cihazların pazarlama iletişimine etkileriyle  ilgili bilgiler bulabilirsiniz. Sevinç konuyla yakından ilgilenenleri düşünerek bütün bunların yanı sıra okurlarıyla dijital iletişimde güncel kalmak için takip edilmesi gereken yayınları da paylaşıyor.
Radikal Kitap - 07.12.2012
            Yazar dijital pazarlamanın olmazsa olmazının bir blog sayfası olduğunu savunuyor. Hiçbir işlevselliği olmayan şaşalı flash sitelerinin yerine sosyal ağlara bağlantılar veren tek bir anasayfanın çok daha faydalı olacağını söylüyor. İçeriğin herşeyden önemli olduğuna dikkat çekiyor. Pazarlamaya ve konuşulmaya değer içerik üretilmeden yola çıkılmaması gerektiği konusunda okurlarını uyarıyor. Bu içeriklerin öncelikle Facebook ve Twitter gibi ana arterlerde paylaşılması gerektiğini ve gerekirse reklamlarla da desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Bugüne kadar en azından benim bahsedildiğine çok sık rastlamadığım bir konu olan 'Sosyal Ayraçlar'ın kullanım alanları konusunda da ayrıntılı bilgiler veriyor.
        İnternette başarının sabır ve sürekliliğe dayalı olduğunu dile getiren Sevinç, firmaların yanılgılarına da dikkat çekiyor. Sosyal medyanın dinamiklerini anlamadan beklenti içine giren firmaların yaşadıkları sıkıntılara yer veriyor. Firmaların tanıtımı için sadece sosyal medyanın yeterli olduğu ya da Facebook ve Twitter'ın sosyal medyanın kendisi olduğu gibi yanılgılara açıklık getiriyor.

            Ne derler bilirsiniz; ' Taraf olmayan bertaraf olur'. Dijital çağın gereklerine ayak uydurmayanlar için de geçerli bir kural bu. Bu nedenle ister Suadiye'de hediyelik eşya dükkanı açan bir sermayedar ya da yeni dünya düzeniyle ilgili bilgi edinmek isteyen bir üniversite öğrencisi olun, Salih Seçkin Sevinç'in anlattıklarına kulak vermenizin kendi yararınıza olacağını söyleyebilirim.     Neredeyse her apartmanın kapısında 'Pazarlamacı giremez' yazan bir ülkede, kişilerin evlerine, en özel alanlarına girmenin yegane yolu olan internet ve sosyal medya, firmaların kendilerini anlatabilmeleri ve ürünlerini ortaya koyabilmeleri için çok önemli bir fırsat sunuyor. Salih Seçkin Sevinç tam da hedeflediği üzere akademik dilin sıkıcılığına asla düşmeden, keyifle okunulan kitabı 'Pazarlama İletişimde Sosyal Medya' ile bu fırsatın nasıl değerlendirilebileceğini anlatıyor. 

- Bu yazı 07.12.2012'de Radikal Kitap'ta yayınlanmıştır-